3 Mayıs 2010 Pazartesi

DOST BİRİKTİRMEK.....

 1758440-98ac498f3c9ecb5e
Herhalde bir gösteriş, birine, aynı cinse, kadınsan erkeğe, erkeksen kadına karşı kendini beğendirme çabası, bir moda, bir gelgeç ruh hali değil.
Sempati! İlgi! Bağlılık! Yüceltme! Taçlandırma! Sorumluluk duyma! Yürekten algılama! Bakışlarla anlaşma! Ses tonuyla destek verme! Kesintisiz ilişki! Kayıp olmaz, yitmez. Yoktan var olmaz bir duygu. Bunların hepsi bir araya gelip, zaman içinde gıdım gıdım birikerek dostluğun çimentosunu oluşturuyor. Gazetelerde okuyoruz. TV'lerde seyrediyoruz. Sağda solda konuşmalarda adı geçiyor: Güzel yemek yeme dostu! Edebiyat dostu! Türk Sanat Müziği dostu! Çocukların dostu! Halkın dostu!
Dostluklar nasıl oluşuyor? Unuttuk! Bu hızlı kent hayatı dostluk duygusunu aklımızdan aldı, yüreğimizden çaldı.
Nasrettin Hoca bir Cuma günü camide cemaate namaz kıldırmak üzere ezan okunsun diye bekliyormuş. Bir adam gelmiş"Hocam" demiş! "Eşeğimi yitirdim." Hoca da adama; "Su namazı kıldıralım, senin eşeğinin çaresine bakarız" demiş.Hoca namazı kıldırmış, vaazını vermiş ve cemaate dönmüş:
"İçinizde hiçbir dostuyla bir bardak çay içip saatlerce konuşmamış, dostuyla sekiz saatlik yürüyüşe çıkıp hiç konuşmadığı halde sıkılmadan yürüyüşünü tamamlamamış ve komşunun kızına kem gözle baktı diye dost bildiği arkadaşını arkadaşlıktan silmiş biri var mi?" diye sormuş.
arka sıralarda saf, sümsük tipli biri parmağını kaldırıp, "Ben varım Hocam..." demiş. Hoca eşeğini yitiren adama dönmüş, "Al bu adamı git, bundan büyük eşek olur mu? Yitirdiğin eşeğin yerine kullanırsın" demiş.
Olumsuz düşünür Sokrates'e öğrencileri sormuş: Dostluk nedir? Sokrates de onlara su yanıtı vermiş: "Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister, kimi insan köpekleri! Kimisi altını,kimisi de şan şerefi; bense bir dostum olsun isterim!"
İnsan biriktiren yaratık. Şan şöhret biriktiriyor. Süper zenginse boğazda villa biriktiriyor. Tablo biriktiriyor. Repoda para kasalarında naftalin kokulu döviz, antika biriktiriyor. Gençse plak, kaset, cd biriktiriyor. Bazıları da Kuledibi' nde, Çukurcuma'ya; Üsküdar'da, Eskiciler Çarşısı'na; Aksaray'da Horhor'a gidip, antika lambalar, cam şişeler, eski koltuklar, tesbihler, tombaklar biriktiriyor. Alimse kitap biriktiriyor. Cahilse kin biriktiriyor. Dost biriktirmeyi içimizde kaç kişi deniyor? Evet kabul ediyorum, insan birçok kişiyle beraber mükemmel dost olamaz, tıpkı aynı zamanda birçok kişiye aşık olamayacağı gibi.
Fakat biz dost biriktirmeyi unuttuk.
--
alinti
2jfaoph

Mutluluğun gizi......

1472060984_142e7fea25_o
Bir tüccar Mutluluğun Gizi'ni öğrenmesi için oğlunu insanların en bilgesinin yanına yollamış. Delikanlı bir çölde 40 gün yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan güzel bir şatoya varmış. Söz konusu bilge burada yaşıyormuş. Bir ermişle karşılaşmayı bekleyen bizim kahraman, girdiği salonda hummalı bir manzara ile karşılaşmış. Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, bir orkestra tatlı ezgiler çalıyormuş; dünyanın dört bir yanından gelen lezzetli yiyeceklerle dolu bir masa da varmış. Bilge sırayla bu insanlarla konuşuyormuş ve bizim delikanlı kendi sırasının gelmesi için 2 saat beklemek zorunda kalmış. Delikanlının ziyaret nedenini açıklamasını dikkatle dinlemiş bilge, ama Mutluluğun Gizi'ni açıklayacak zamanı olmadığını söylemiş ona. Gidip sarayda dolaşmasını, kendisini 2 saat sonra görmeye gelmesini salık vermiş. "Ama sizden bir ricada bulunacağım" diye eklemiş bilge, delikanlının eline bir kaşık verip sonra bu kaşığa iki damla sıvı yağ koymuş. "Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinizde tutacak ve yağı dökmeyeceksiniz". Delikanlı sarayın merdivenlerini inip-çıkmaya başlamış, gözünü kaşıktan ayırmıyormuş. 2 saat sonra bilgenin huzuruna çıkmış. "Güzel, demiş bilge, peki yemek salonumdaki Acem halılarını gördünüz mü? Bahçıvan Başı'nın yaratmak için on yıl çalıştığı bahçeyi gördünüz mü? Kütüphanemdeki güzel parşömenleri farkettiniz mi?" Utanan delikanlı hiçbir şey göremediğini itiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü bilgenin kendisine verdiği iki damla yağı dökmemeye çabalamış, başka bir şeye dikkat edememiş. "Öyleyse git, evrenimin harikalarını tanı," demiş ona bilge. "Oturduğu evi tanımadan bir insana güvenemezsin." İçi rahatlayan delikanlı kaşığı alıp sarayı gezmeye çıkmış. Bu kez, duvarlara asılmış, tavanları süsleyen sanat yapıtlarına dikkat ediyormuş. Bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat yapıtlarının zerafetini görmüş. Bilgenin yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntıları ile anlatmış. "Peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?" diye sormuş bilge. Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş. "Peki," demiş bunun üzerine bilgeler bilgesi, "Sana verebileceğim tek bir öğüt var: Mutluluğun Gizi dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan."
--